Aşk..

Eskilerin sözleri aşkları eskimezken şimdiki aşklar ve söylenen güzel sözler neden kalıcı olamıyor acaba. Aşkın sadece gözde ve gönülde yaşanmasından olabilir mi yada Aşkın menfaatten dünya hırslarından uzak olmasından. sıralayabiliriz aslında. İskender Pala'nın yazılarını severek okuyanlardanım. Aşkı çok güzel anlatır yazılarında hatta öyle bir anlatır ki bazılarını anlamakta zorlanırım o kadar da olurmuymuş canım derim. Oluyor işte seven gönül sevdiği için ne yapmaz ki..İşte o hikayelerden biri
Sevgili için can isteyenin hikâyesi...
Vaktiyle bir padişahın çok güzel bir kızı vardı. Uzun saçlı bir delikanlı ona âşık oldu. Geceleri hasretiyle ah ediyor, gündüzleri sarayın kapısını gözlüyor, o nereye giderse atının ardından sürüklenip gidiyor, koşuyor, gözlerinden yağmur gibi yaşlar akıtıyordu. Bu yüzden sultanın çavuşlarından durmadan eziyet görüyor, dayak yiyor, ama bir kerecik olsun feryad etmiyor, ah demiyordu. Halk bu olup biteni gördükçe kah delikanlıyı ayıplıyorlar, kah sultanın insafsızlığına söyleniyorlardı. İçlerinden bir tanesi bile delikanlıyı kıza layık görmüş değildi. Nihayet kız, babasına,

-Bu bela niceye dek sürecek, dedi; beni bu halden kurtar, artık utanıyorum.

Sultan bunun üzerine o delikanlının tutulup derhal şehir meydanına getirilmesini, orada saçlarından bir atın ayağına bağlanıp bedeni paramparça olana dek sürükletilmesini ferman etti. Halk, yürekleri parçalanarak meydana toplandılar, göz yaşları toprağı kızıl güllere benzetmekteydi. Ve nihayet sultan da kızı uğrunda can feda edecek olanın halini görmek istiyordu. Herkes hazır olunca bir asker, delikanlının saçlarından tutup hazırlanan atın ayağına bağlamak üzere sürüklerken aniden kurtuldu ve padişahın huzuruna koşup eteğine yapıştı:

-Ey âleme adalet veren sultan, dedi; senden bir dileğim var, bir parçacık beni dinle!...

Sultan hışımla karşılık gösterdi:

-Canını bağışlamamı istiyorsan, nafile; şu anda seni öldürtmekten daha önemli bir arzum yok. Saçımdan sürükletme, bir anda öldürecek bir yol tut diyeceksen, ahdettim, senin kanını at nallarına çiğneteceğim. Bir zaman için bana aman ver diyeceksen, bu da mümkün değil, çünkü toplanan halka karşı küçük düşmüş olurum. Yok kızımla birkaç dakika olsun yalnız kalayım diyeceksen, onun bir tek tel saçını bile sana reva görmem, artık onun yüzünü göremeyeceksin.

-Hayır, ey her yaptığını güzel yapan sultan, dedi delikanlı, canımı bağışlamanızı istemiyorum sizden. Hiçbir an mühlet de dilenmiyorum hatta. Kızınızı bana göstermeyeceklerini de artık biliyorum. Atların ayağı altında sürüklenme konusuna gelince, buna da itirazım yok. Benim sizden isteğim tamamen başka.

-Söyle o vakit nedir dileğin?

-Elbette bugün beni öldürecek, at nalları altında hor ve hakir bir halde kanımı toprağa karıştıracaksın. Dileğim o ki beni onun atının ayağına bağlayıp sürüklet. Çünkü ben o ay yüzlünün yolunda ölünce ancak diri olabilirim.

Sultan, onu bağışladı ve kızıyla evlendirip ölü gönlüne can verdi.

5 yorum:

AslıASLI dedi ki...

İskender Pala güzel yazar aşkı. Nazan Bekiroğlu daha da büyüleyici yazar. Şimdi insanlar gerçek aşkın ne demek olduğunu bilmiyolarki. Başka bişey o.

Hikaye çok güzeldi. çok tskler..

Blogcu Sultan dedi ki...

çok güzel bir hikayeydi şimdilerde öyle aşklar nerde kalmış mı acaba, bence kalmadı paylaşım için teşekkürler:)

eviminhuzuru dedi ki...

Sevgili Aslı Nazan Bekiroğlu'nu hiç okumadım daha önce tavsiyen üzere ilk fırsatta okumaya başlıycam. Tokideki Ses Vardır öyle aşklar yüreğimizi temiz tutmayı başarırsak aşklarımızda tertemiz kalır.Çocuklarımıza miras örnek bir aşkımız olsun inşallah..

Sinopee dedi ki...

Çok güzel hikaye paylaşım için tşkler. Sizi takipteyim sizi de beklerim

eviminhuzuru dedi ki...

Bloguna uğradım sevgili sinopee bu arada çok sevdiğim bir arkadaşım sinopta o nedenle sşnopa gelmiştim şirin bir yer tekrar gitmek isterim..