Hediye şal kazanmak istermisiniz:)

Resimdeki güzel şallardan birtanesi çekiliş sonucu bizim olabilir. Çekilişe katılmak için resime tıklamanız yeterli

Osmanlı Devleti

Osmanlı Devleti'nin uzun ömürlü oluşu, toplumun huzur ve barışıyla doğrudan irtibatlıdır. Bu sırları keşfetmek gerekir. İnsana saygı medeniyeti de diyebileceğimiz, Osmanlı’nın aile, toplum ve mahalle hayatındaki güzelliklerden küçük bir demet sunarak, bugün neleri kaybettiğimizi daha iyi anlayabilir ve hiç olmazsa elimizde kalanları muhafaza adına bir gayret uyandırabiliriz.

Osmanlılarda aile genişti. Çocukların İslâm ahlâkıyla terbiye edilmesine, geleneklerimize ve mânevî birikimlerimize göre yetiştirilmesine çalışılırdı. Bu geniş ailelerde, Kur'an-ı Kerim okuyan dedeler, Sahabilerin cenklerini anlatan nineler, göz nuruyla hat çoğaltan amca ve dayılar, zerâfet ve nezâketin timsali teyze ve halalar, çocuklara güzel örnek olurlardı.

Evde çocuklar dahil kimse ayakta yemek yemezdi, önce eller yıkanır, sofraya birlikte oturulur, evin en büyüğü başlamadan, yemeğe kimse başlamazdı. Büyük anne veya büyük baba yemeğe başlarken herkesin hatırlaması için besmeleyi yüksek sesle çeker, sofradan kalkılırken "hayırların fethi, şerlerin def'i için" Fatihalar okunurdu.

Kimsenin yüksek sesle konuşmadığı, huzur ve sükûnun hâkim olduğu bu evlerde; edeb, mahviyet, cömertlik, âdeta gözle görülürdü. Bunların çoğu tasavvuf terbiyesinin evlere nakış nakış işlenmesiydi. Akşamları huzur sohbetleri yapılır, Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler okunurdu. Hele Ramazan ayında evler sanki birer cennet köşesiydi. İftarlar beraber yapılır, bu iftarlara gayrimüslim komşular da çağrılırdı.

Mahalleler, içtimaî birer mektep; güzel ahlâk ve edebin estetiğe dönüştüğü yerlerdi. Ahşap evlerin sıralandığı Arnavut kaldırımlı dar sokaklar, yüksek duvarlarla çevrili, bahçe içinde gün görmüş evler… Bacasına leyleklerin yuva yaptığı, duvarlarını mor salkımların kapladığı, cumbalarında rengârenk çiçeklerin kendilerini sergilediği şu iki katlı ev, asmalı konak, çeşme, sebil, güdük minareli cami, taş mektep, mahalleye ne kadar yakışıyordu.

Daha yaklaşırken geniş saçakların çevrelediği evlerin bir kısmının çatal kapısında ay ve yıldız görülür ve bu evden birisinin hacca gittiği anlaşılır, arkadan da "Allah gitmeyenlere de nasip etsin." duaları edilirdi.

Osmanlı sokaklarında dolaşırken o güzelim cumbalı ahşap evlerin pencerelerinde çiçekler görülürdü. Onlara da çeşitli mânâlar yüklenmişti. Meselâ pencerenin önündeki sarı çiçek; "Bu evde bir hasta var, lütfen gürültü yapmadan mümkün olduğunca sessiz geçin." mânâsına gelmekteydi. Çiçek kırmızı ise; "Bu evde evlenme çağına gelmiş genç bir kızımız var, sakın ola kötü bir söz edip de, onun kalbini ve ruhunu incitmeyin." demekti. 

Evlerin kapı tokmakları, penceredeki çiçeklerin gösterdiği mânâdan geri değildi. Kapı tokmakları çift halkadan müteşekkildi. Bunlardan, aslan başı motifli ve büyük olanı kalın, çiçek motifli ve küçük olanı da ince ses çıkartırdı. Eğer eve bir erkek misafir gelmiş ise, kalın sesli tokmağı tıklatır, içerdeki ev sahibi gelenin beyefendi olduğunu anlar, kapıyı evin beyi açar, bey yoksa mahremiyete uygun olarak kapı açılırdı. İnce sesli tokmağın sesi duyulmuş ise, gelenin bir hanım olduğu anlaşılır, kapıyı evin hanımı açardı.

Hayatın sadeliği mahalleye de damgasını vururdu. Gözü tırmalayıcı hiçbir şey görülmez, insanlar birbirine hürmet eder, selâm verirdi.

İnsana saygı medeniyeti, bütün mahalleyi sarmıştı. Herkes birbirini tanır, zengin fakiri korur, fakir de zenginin malına göz dikmezdi.

Mahalleli arasında bir ihtilâf çıkarsa, kadıya gitmeden önce imama gidilir, imam da meseleyi hukukî olarak çözmeden önce, sulh yolunu tavsiye eder ve yapılan tavsiyeye de ekseriyetle uyulurdu.

Komşu hanımlarca, mahalleye yeni taşınan bir aileye, "Hoş geldiniz, safalar getirdiniz"e gidilir, çocukların başı okşanır, ebeveynlerine de "Allah size ne güzel güller vermiş." diye iltifat edilirdi. Evin çocukları büyük ise, el işlemeli tablo götürülürdü.

"İbadette bulanlar buldu Hakk'ı,
İbadetsiz kimin var, Hak'ta hakkı…"

mısralarının işlendiği tabloyla, mükellefiyet çağına gelmiş çocukların dikkatleri ibadete çekilirdi.

Ev sahibesi ikrâmda bulunur, çeşitli meyvelerden yaptığı şerbetleri misafirlerine sunarken, gözünüz duvardaki hüsn-ü hat tablosundaki şu söz incilerine takılırdı;

"Bu da geçer yâ hû!"
yahut
"Mala, mülke mağrur olma,
Deme, var mı ben gibi?
Bir muhalif rüzgâr eser,
Savurur harman gibi"


Her an, her şey değişir, istikrâr Cenab-ı Hakk'a mahsustur demekten, kendinizi alamazdınız. Misafirin rızkı ile geldiğine ve ev sahibinin günahlarının affına vesile olduğuna inanılırdı. Misafir uğurlamada da ayrı bir zerâfet vardı. Kalkış vakti geldiğinde "Hakkınızı helâl ediniz, zahmet verdik." denir, ev sahibi ise; "Yine buyrunuz, misafirliğinizden memnun kaldık." derdi. Evden çıkanların ayakkabılarının uç kısmı, evin içine dönük hâle getirilir, böylece misafirlerden memnun kalındığı, onların tekrar davet edildiği ve ziyaretten duyulan memnuniyet belirtilirdi. Hem bu şekilde ayakkabı giyilirken misafirin sırtının ev sahibine doğru dönmesi de engellenirdi.

Mahallede birisi öldüğünde, cenaze evine ilk önce kıble istikâmetindeki komşusundan olmak üzere, bir hafta, on gün yemek yollanır, kimse onlara işittirecek tarzda gülüp, eğlenmezdi. Böylece komşunun acısına ortak olunurdu.

Bayramlarda mahalle kabristanına topluca gidilir, burada ziyaretler yapılır ve dualar edilirdi. Kabristandan bir ot bile koparmak hoş karşılanmazdı. Osmanlı mezar taşı mimarisi bile, insana saygı üzerine inşa edilmişti. Yaşayanlara verilen değer ölüye de verilmişti. Mezar taşları, edep ve zerâfetin bütün inceliklerini gösteren birer sanat ve edebiyat şaheseriydi. Topluma yön veren ilim erbâbının mezar taşındaki başlık, ulemânın işareti olan kavuk şeklinde yapılırdı. Böylece ilme ve ulemâya hürmet mezar taşlarına bile işlenirdi.

Osmanlı insanı, yaşarken kendini Sonsuz Kudret karşısında sıfır gördüğünden çokları mezar taşlarına üç harften ibaret olan "Hiç"i yazdırmıştı.

Sabah dükkânlar besmele ile açılırdı. Eğer iş yeri bedestende ise topluca dua edilir, kahvaltı yapılır, sonra alışverişe geçilirdi. Kanaat en önemli esastı. Pazarlık, ayıp sayılır. "Daha aşağı olmaz mı?" dense, "Ben hırsız değilim." denirdi.

Birçok bedestenin mescidi vardı. Mescidin bütün ihtiyaçları bedesten esnafı tarafından karşılanırdı. Hemen yanı başında yüksekçe bir yerde, tepesi çukur, mermerden yapılmış sadaka taşları vardı. Hayır sahibi, kimseye hissettirmeden sadakasını buraya koyar, ihtiyaç sahibi ise, ihtiyacı kadarını minnetsizce alır giderdi. Mescitlerin haziresinde mezarlık olurdu. Ölümü unutup, dünyaya dalmama temel anlayıştı.

Esnaf bağırıp çağırmaz, müşteri rahatsız edilmezdi. Ayrıca esnaf, müşteriye bir ev sahibi gibi muamele eder, çeşitli ikramlarda bulunur, sonra alış-verişe geçilirdi. Ölçü ve tartıda hile yapılmaz, kalitesiz mal kaliteli diye satılmaz, malın ayıbı ve kusuru alıcıya önceden söylenirdi.

Hasılı, bu muhteşem medeniyet; Cemil Meriç 'in ifadesiyle "büyük adam değil, insan-ı kâmil ve mükemmel bir toplum" yetiştirmişti.

---
Yukarıdaki yazı netten alıntıdır.
Aslında yazmak istediğim şey başkaydı. Osmanlıda kapıya asılan sarı gülün manasını araştırırken bu güzel yazıyla karşılaştım. Okudum çok beğendim ve hemen paylaşmak istedim. Ne muhteşem bir yaşam. Ne çok güzel değerlerimizi yitirmişiz farkında olmadan.  Ben sözü fazla uzatmayacağım zaten yazıyı yazan herşeyi o kadar güzel anlatmışki Rabbim bizlerede Fatihler yetiştircek anneler olmayı nasip etsin...
 

Maziden bir hatıra..

Hatırlayanınız var mı bilmiyorum. Belki hiç dinlemediniz ama dinlemenizi tavsiye ederim.

Eşimin askere gideceği dönemde dinlemiştim ve o gittiğinde sürekli bunu dinliyordum. Nasıl alıp götürdü birden beni. Geçmeyen gün yok işte. Yaşarken bitmeyecekmiş gibi geçmeyecekmiş gibi geliyor insana ama yaşanıyor ve bitiyor. Önemli olan SABIR ve gelecek güzel günleri beklerken kendimizide karşı tarafıda yıpratmamak. Malesef geçici ayrılıkların çoğu kalıcı ayrılıklara dönüşebiliyor istenmeden.
Aslında küçük çocukların bu şekilde kullanılması pek hoşuma gitmiyor hele hele okuldayken ama buda güzel söylemiş be:) Belki müzik dersindedirler:)

Çiçek ekmek ve annemin suböreği

Öncelikle çiçek ekmekten başlamak istiyorum. Bildiğiniz poğaça tarifi ile yaptım sadece çiçek ekmek şekli verdim. Bu güzelliği cahidejibek'in sayfasında görmüştüm
Tarif:
1 subardağı ılık süt 1 paket yaş maya ve 2 çorba kaşığı şekeri eritiyoruz
yarım subardağı ılık su
1 su bardağı sıvıyağ
1 çorba kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı mahlep
1 yumurta akı ve aldığı kadar un ekleyip yumşak bir hamur elde ediyoruz.
 Hamurdan önce bir tane yuvarlak  mandalina kadar alıyoruz
ben arasına peynirli harç koyup yuvarladım
yağlanmış tepsinin ortasına bir hamur kenarlarına 7 hamur koyup biraz bekletiyorz
tepside de kabarıp şekil alıyor sonra üzerine yumurta sarısı sürüp bazılarına çörek otu bazılarına susam bazılarına kuru haşhaş döküp 200 derece fırında pişiriyoruz. Yumşacık fısır fısır bir ekmek poğaça oldu. Üstelik görüntüde çok güzel.

Eşim hafta sonu memleketteydi. Annem suböreği yapıp göndermiş. Canım benim üstelik o hasta haliyle tekbaşına açmış haşlamış döşemiş. Kıyamam emeklerine ama yinede iştahla yedim:) Nasıl özlemişim. Poğaçası hazır yufkası milföyü hepsi bir tarafa şu tabaktaki 2 dilim güzellik başka bir tarafa:) Annemde çok güzel yapar. Ama ben hiç denemedim denemeyede niyetim yok memlekete gittikçe yerim artık daha lezzetli oluyor hem:) Eşim gece 1 de eve gelmesine rağmen gelir gelmez börekler nerde dedim ve yarısını yedik. Kalanınıda sabah kahvaltısında yedik. Ellerine sağlık anneciğimin elleri dert görmesin.
2 günlüğüne gitmiş olmasına rağmen eli dolu geldi eşim yine kayınvalidem annem sağolsunlar neler koymuşlar. Gönlü zengin olmak ne güzel üstelik tarlamız bahçemiz de yok onlarda hazır alıyor ama yinede eli boş yollamıyorlar bizi. Canlarım benim Allahım sağlık afiyet versin onlara.. 



Tatlı dondurma ve tırtıl salata:)

Geçen akşam yemekten sonra canım tatlı dondurma istedi. Eşimde maçdan gelirken almış sağolsun. Fıstıklı baklava ve dondurma özlemişim dondurmayı. Oğluma göstermeden yedik çünkü o da çok sever dondurmayı ve henüz dondurma yiyebileceği havalar gelmedi:(
Salata ise akşam yemeğinden:) Sevgili biranneikicocuk'un blogunda görmüştüm. Çok güzel süslemeler yapmış salatalara bakmanızı tavsiye ederim. Buda birazcık tırtıl oldu işte:)

Mardin telkarisi

Mardin'in Telkari sanatını bilen vardır içinizde eminim. Ben Mardin'de okadar güzel gümüş tasarımların olduğunu bir arkadaşım vesilesi ile gördüm. Harika takılar almış. Bizim oralarda takı deyince akla ilk gelen altındır. Düğünlerde genellikle burma bilezik takılır geline. Yatırım amaçlı düşünülür genelde. Yöremize has setlerimiz kemerlerimiz yok:) Bu da iyimi kötümü bilemiyorum gerçi. Anlıycanız kemersiz setsiz iki burma bilezikle gelin oldum:) Bunada şükür:) Sümeyrada gördüğüm takıları görünce tüh yaa şimdi mardine gidip bu güzelliklerden almak vardı dedim. Meğer alışveriş yaptığı kuyumcu internetten de satış yapıyormuş. Gerçi bana hiç almak nasip olmadı ama sadece açıp bakıyorum aaa ne kadar güzeeel diyorum:) Belki siz de bakmak istersiniz diye düşündüm. Takıların çoğunu arkadaşım almış ve gerçekten resimdekinden daha gösterişli duruyorlar hatta yusufçuk kolye olanı da geçen yıl benim doğum günüme almıştı canım arkadaşım. Favori birkaç modelim var onların resimlerini paylaşmak ve sitenin adını da vermek istiyorum belki fikir olur..

resimler aykat kuyumculuktan alıntıdır. Resimlere tıklarsanız websayfası açılır gerçekten güzel şeyler var..
Hazır doğum günüm yaklaşıyorken bana hediye almakta zorlanan eşime belki fikir olur bu resimler:)))))))

101 izleyicim oldu

Şuan itibariyle birbirinden değerli 101 izleyicim var. 100. izleyicim sevgili KPSSZEDE. İsim o kadar anlamlı ki benim için Bende tam bir kpsszedeyim:) ve şuaralar kendimi aldığım kpss kitaplarına vurmuş durumdayım. Bu yüzden blogumu da biraz ihmal ettim. Dikişi örgüyü tamamen bıraktım. Çünkü elişine başlarsam ona takılacak kafam biran önce bitirmek istiycem:)
İlk izleyicim olduğu günü hatırladım. Nasıl mutlu olmuştum acaba herkes yaşadımı aynı duyguları. İlk izleyicim http://hertelden-everything.blogspot.com/ blogun sahibi Gülsüm hanımdı. Harika şeyler üreten hayat dolu bir bayan. Birara sırayla takipçilerim aklımdaydı resimlerini bile tanıyordum. sonra sonra sırayı karıştırmaya başladım:) Acaba bende birgün 100 olurmuyum derdim. 100 değil 101 bile oldu nice nice yüzlere diyeyim:) İyki varsınız sevgili arkadaşlarım..

Bloggeranneler röportajım:)

Bloggerannelerden artık pekçok kişinin haberi var. Bu sayfaya üyeliğim sayesinde yeni arkadaşlar tanıdım. Birbirinden güzel çeşit çeşit blogları takibe aldım. Blogger annelerden gelen pek çok izleyicim oldu. Şimdi benimde röportajım yayınlandı. Okumak istersiniz belki resme tıklarsanız sayfaya ulaşabilirsiniz. Teşekkürler Bloggeranneler

Çanakkale Destanı

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer
Çanakkale bizim destanımız şanlı destanımız. Üstüne bastığımız bu mukaddes vatan toprağının her karışında o kahramanların kanları var. Gözyaşıyla ıslanmış, kanla sulanmış bizim topraklarımız. Ne ayrılıklara, ne hasretlere, ne sevdalara şahit olmuş. Anne evladını, seven sevdiğini göndermiş cepheye. Mektuplar yollanmış, mektuplar beklenmiş hasretle. Tek yüreğe sığmış vatan sevdası ana baba sevdası evlat sevdası, kimi kundaktaki yavrusunu bırakmış kimi boynu bükük karısını ama hiç gözlerini kırpmadan şehit olmuşlar vatan için Allah için..
nasıl bir imandır bu yarabbim onları düşündükçe kendimden kat kat utanıyorum ve onlara değil bir fatiha bin fatiha göndersek borcumuz ödenmez diye düşünüyorum. Bugün 18 mart o büyük destanın yazıldığı gün. Rabbim vatan toprakları uğruna şehit olmuş bütün kınalı kuzuların mekanlarını cennet eylesin, peygamberimizle komşu eylesin bizlere de şehit olup onlarla aynı sancakta toplanmayı nasip eylesin.
İnşallah onlara layık torunlar olur ve onlar gibi yürekli imanlı evlatlar yetiştirmek bizlere de nasip olur..
Bugün canım oğlumla hafta sonu keyfi yaptık. Babamız evde olmadığı için sabah yalnız kahvaltı yapmayı canım istemedi. Anne oğul hazırlandık ve dışarı kahvaltı yapmaya gittik. Gittiğimiz mekanda 2 tane papağan ve büyük birde akvaryum vardı. Oğlum balıkları çok seviyor fakat kuşların sesinden korkuyor:) Anne kuş bağrıyor, sus kuş bağırma diyor:) Kuşların sesinden rahatsız olduğu için bir iki kez masa değiştirmek zorunda kaldık:) En son akvaryuma nazır bir manzara bulduk da rahatladı:)
Eve yaklaştığımızda ise ağlamaya başladı daha sokağa girmeden tanıyor ev yolunu eve gideceğimizi anlayıp geri geri çekiştiriyor beni. Allahtan geniş bir bahçemiz varda birazda bahçede oynayalım oğlum hem abilerde bahçededir diye ikna edebiliyorum. Eve geldiğimizde ise koltuklarımın minderlerini perdeleri vakumladım. Makineyle temizlik yapmaya çalışan oğlum ise anne hadi telefonu al da resmimi çeeeek deyince beni bir gülme tuttu:) Alıştı her halinin resimlenmesine ama bir haftadır resim çekemiyorum çünkü telefonumda küçük bir problem var. Oyüzden yaptıklarımı da fotoğraflayıp yayınlayamıyorum. Bugün sevgili oğlumla yaptıklarımız bunlardı. Artık değişik cümleler kurmaya başladı ve bazen kullandığı kelimelere söylediği sözlere şaşırıp kalıyoruz. Babasının ilgilenmesini istemediği zamanlar baba sen maça git ekmek parasına git baba diyor:) benim ilgilenmemi istemediği zamanlarda anne sen git ders çalış otur masaya hadiii diyor:) Allahım sana şükürler olsun bu güzellikleri yaşamak isteyen herkese nasip et bizleri evlatlarımızın acılarıyla imtihan etme kaldıramıycağımız yük yükleme...Amin!

Patates püreli tavuk

Dün akşam Patates püreli tavuk yaptım. Patates püresini çok seviyoruz. Köfteylede tavuklada çok güzel oluyor. Üstelik sunumunuda değişik ve güzel şekillerde yapabilirsiniz.
Patatesi haşladıktan sonra iyice ezdim ve sütle biraz yumşattım içerisine tuz karabiber ekledim ve borcama döşedim. Tavuk döşünü haşladım ve doğradıktan sonra tavada biraz soteledim içerisine közlenmiş kırmızı biber baharat ve tuz ekledim. Sonra pürenin üzerine döktüm yanındada pilav salata ve ayranla afiyetle yedik..

kardan adam pilavım pek benzemedi ama idare etti sanırım:)


Yetenek sizseniz iyki yeteneksizim

Çok şükür ki tv kirliliğinden uzak bir evim var. Yanlış anlaşılmasın televizyona değil televizyonun bizi kendisine esir etmesine karşıyım. Bence gelişen teknolojinin en güzel nimetlerinden televizyon ve internet malesef ki en çok kötüye kullanılan da yine televizyon ve internet. Bir insanın ilk işi sabah kalkar kalkmaz tv düğmesine basmaksa, izlemese de ondan çıkan sesle evini doldurmaksa, akşama kadar kılık kıyafet kombini izleyip akşamdan gece yarısına kadar dizilere ağlamak gülmek yada heyecanlanmaksa, Sevdiceğine gününün nasıl geçtiğini sormak yerine elinde kumanda maç skoru ve siyaset haberleri takip etmekse kusura bakmayın ama ben almayım böyle güzel bir aleti. Birde anlayamadığım baba salonda tv başında anne mutfakta tv başında ama çocuklar bizde dizi izlemek istiyoruz deyince git sen dersini çalış. Oldu canım. içerde bangır bangır tv sesi ellerinin altında faceboka giren en son model ceptelefonları sonra sızlanalım duralım bu çocuklar neden ders çalışmıyor neden sınavlarda başarılı olamıyor diye. Bence akşam evde tv kapalı olmalı çocuk dersini çalışıyorken anne ve baba kitap okumalı gazete okumalı en azından çocuk evde okuyan birini görmeli ve sessiz bir ortam olmalı. Ah ah neyse söyleyecek çok şey var ama umarım bu yaşam tarzını hayata geçiren ailelerin sayısı artar.
Birde şu yetenek programlarına şaşırıyorum meğer ülkemizde kafa üstünde hoplamak, iki kelimeyi bir araya getirememek, sözlerini bile anlayamadığımız şarkıları söylemek ne büyük yetenekmiş. Bir tane delikanlı çıkmış dansını izlemedim ama delikanlı daha cümle kurmayı bilmiyor. alkış üstüne alkış adam aaa diyor seyirci alkış kıyamet adam ıııı diyor seyirci alkış kıyamet. Öyle ki usta bir şairi çıkarsak sıkılacak oflayıp puflayacak ne diyor bu deyip salonu terkedecek duruma geldik. Eğer yetenek buysa bebekler daha yetenekli en azından agu diyorlar anne, mama, dede diyorlar:)
neyse olaya iyi taraflarındanda bakmak lazım en azından pek çok kişiye iş kapısı doğuyor. Zaten türkiyede işkur bir, acun ılıcalı iki. Hem onun kpss gibi bir sıkıntısı da yok:) medyatik bir tipin varsa yani sen ıııı deyince insanlar gülebilecekse işin hazır ya güzel bir dizidesin ya yemek programı yapıyorsun yada ne bilim bulur o bişiler:) Hele bide elin yüzün düzgünse yada alımlı bir kızsam tamam oldu bu iş...İşte yetenek diye ben buna derim
haksızsam kusura bakmasın hayranları bu benim fikrim saygım sonsuz ama sevgi ayrı bişey izlemiyorum oldu bitti:)

Kadınlar düzendir. Kadın temizlik kadın dirliktir.

Bloggeranneleri face sayfasından aldığım güzel bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. ben çok beğendim bakalım siz beğenecekmisiniz..

Adam akşamleyin iş çıkışı eve geldiğinde evin bahçesinin karmakarışık olduğunu görmüş.

3 çocuk da bahçede çamurlar içinde oynuyormuş. Boş yemek kutuları ve içecekler etrafa saçılmış. Karısının arabası garaj kapısının önünde, bir kapısı açık ve yamuk halde parkeder durumdaymış. Evin içine girdiğinde durum daha vahim şekle dönüşmüş. Girişteki halının bir kenarı kıv...rılmış, havaya kalkmış ve abajur sehpanın üzerine devrilmiş. Salondaki televizyonun sesi sonuna kadar açık halde çizgi film kanalındaymış, televizyonun üzerine bırakılan yarısı içilmiş meyve suyu ha döküldü ha dökülecek vaziyetteymiş. Oturma odasında yerler oyuncaklar ve çocuk elbiseleriyle kaplıymış. Mutfağa girdiğinde lavabonun sabah kahvaltısı bulaşıklarıyla dolu olduğunu görmüş. Ayrıca kırılmış bir bardağın parçaları masanın altında duruyormuş. Üst rafa yöneldiğinde merdivenlerdeki elbiseleri fark etmiş.

Telaşla karısının başına kötü birşey gelmiş olabileceğini ya da hastalandığını düşünerek hızla koşmaya başlamış. Misafir odasına girdiğinde karısını uzanmış halde kitap okurken bulmuş.

Karısı kocasını görünce okuduğu kitaptan başını kaldırmış, hafifçe gülümsemiş ve gününün nasıl geçtiğini sormuş.

Adam cevaplamış:

- Her zaman ki gibi! Ardından şaşkınlıkla sormuş:

- Ne oldu bugün böyle?'

Karısı tekrar gülümseyerek :

- Sen her gün eve geldiğinde bütün gün ne yaptın ki demez miydin ?
- Evet .
- Güzel . Bugün her gün yaptıklarımı yapmadım . . .

Kadınlar düzendir. Kadın temizlik kadın dirliktir.

Aşk..

Eskilerin sözleri aşkları eskimezken şimdiki aşklar ve söylenen güzel sözler neden kalıcı olamıyor acaba. Aşkın sadece gözde ve gönülde yaşanmasından olabilir mi yada Aşkın menfaatten dünya hırslarından uzak olmasından. sıralayabiliriz aslında. İskender Pala'nın yazılarını severek okuyanlardanım. Aşkı çok güzel anlatır yazılarında hatta öyle bir anlatır ki bazılarını anlamakta zorlanırım o kadar da olurmuymuş canım derim. Oluyor işte seven gönül sevdiği için ne yapmaz ki..İşte o hikayelerden biri
Sevgili için can isteyenin hikâyesi...
Vaktiyle bir padişahın çok güzel bir kızı vardı. Uzun saçlı bir delikanlı ona âşık oldu. Geceleri hasretiyle ah ediyor, gündüzleri sarayın kapısını gözlüyor, o nereye giderse atının ardından sürüklenip gidiyor, koşuyor, gözlerinden yağmur gibi yaşlar akıtıyordu. Bu yüzden sultanın çavuşlarından durmadan eziyet görüyor, dayak yiyor, ama bir kerecik olsun feryad etmiyor, ah demiyordu. Halk bu olup biteni gördükçe kah delikanlıyı ayıplıyorlar, kah sultanın insafsızlığına söyleniyorlardı. İçlerinden bir tanesi bile delikanlıyı kıza layık görmüş değildi. Nihayet kız, babasına,

-Bu bela niceye dek sürecek, dedi; beni bu halden kurtar, artık utanıyorum.

Sultan bunun üzerine o delikanlının tutulup derhal şehir meydanına getirilmesini, orada saçlarından bir atın ayağına bağlanıp bedeni paramparça olana dek sürükletilmesini ferman etti. Halk, yürekleri parçalanarak meydana toplandılar, göz yaşları toprağı kızıl güllere benzetmekteydi. Ve nihayet sultan da kızı uğrunda can feda edecek olanın halini görmek istiyordu. Herkes hazır olunca bir asker, delikanlının saçlarından tutup hazırlanan atın ayağına bağlamak üzere sürüklerken aniden kurtuldu ve padişahın huzuruna koşup eteğine yapıştı:

-Ey âleme adalet veren sultan, dedi; senden bir dileğim var, bir parçacık beni dinle!...

Sultan hışımla karşılık gösterdi:

-Canını bağışlamamı istiyorsan, nafile; şu anda seni öldürtmekten daha önemli bir arzum yok. Saçımdan sürükletme, bir anda öldürecek bir yol tut diyeceksen, ahdettim, senin kanını at nallarına çiğneteceğim. Bir zaman için bana aman ver diyeceksen, bu da mümkün değil, çünkü toplanan halka karşı küçük düşmüş olurum. Yok kızımla birkaç dakika olsun yalnız kalayım diyeceksen, onun bir tek tel saçını bile sana reva görmem, artık onun yüzünü göremeyeceksin.

-Hayır, ey her yaptığını güzel yapan sultan, dedi delikanlı, canımı bağışlamanızı istemiyorum sizden. Hiçbir an mühlet de dilenmiyorum hatta. Kızınızı bana göstermeyeceklerini de artık biliyorum. Atların ayağı altında sürüklenme konusuna gelince, buna da itirazım yok. Benim sizden isteğim tamamen başka.

-Söyle o vakit nedir dileğin?

-Elbette bugün beni öldürecek, at nalları altında hor ve hakir bir halde kanımı toprağa karıştıracaksın. Dileğim o ki beni onun atının ayağına bağlayıp sürüklet. Çünkü ben o ay yüzlünün yolunda ölünce ancak diri olabilirim.

Sultan, onu bağışladı ve kızıyla evlendirip ölü gönlüne can verdi.

Çocuklarımıza şiddet içerikli oyuncak almayalım

Az önce oğlum tabancasını eline almış tak tak diye ates ediyor. Sonra ben ona tak taaak dedim "ahh anne ben öldüm" diye attı kendini yere:) İçim birtuhaf oldu sen ölme oğlum düşmanlar ölsün dedim. Ben oyuncakda olsa silaha karşı olan annelerdenim fakat erkek çocuklarında içgüdüsel midir yoksa çevre faktöründen midir oyuncak silahı olmayan çocuk yok gibi. Ben oğluma hiç oyuncak silah almadım almayada niyetim yok fakat oğlumun silikon tabancasını alıp tak tak diye ateş ettiği ilk gün çok şaşırdım. Nerden biliyorsun ve onu silaha nasıl benzettin en nihayetinde silikon tabancam bozuldu ve onun oyuncak silahı oldu:)
Erkek Oyuncakları
Kız çocukları bebkleri giydirir süsler, annesinin takılarını makyaj malzemelerini karıştırırken erkek çocukları evdeki elektronik eşyaları karıştırmaya, Araba sürmeye ve mutlaka oyuncak arabalarının lastiklerinden başlayarak üste doğru tek tek sökmeye meraklı oluyorlar. Benim oğlum böyle:) 
Ben yine ısrarla diyorum ki oyuncak seçiminde dikkatli olmalıyız silah tüfek kılıç kalkan şiddet içerikli oyuncaklar özellikle erkek çocuklar için çok fazla, şimdi oğlum benim kontrolum altında ama ilerde arkadaşlarından görecek ve ısrarla istemeye başlayacak ozaman ona bu oyuncakların yanlış olduğunu nasıl anlatıcam bilemiyorum elbette oğlumla çakışıcam ve yasak koyan kötü anne olucam:( Allah yardım etsin umarımlı anlayışlı bir çocuk olur ve iyiyi kötüyü doğruyu yanlışı kendisi ayırtedebilir. İnşallah hayatta pişmanlıkları ve keşkeleri olmaz..Yolu açık bahtı güzel olur, güzel dostluklar kuran, ahlaklı imanlı bir genç hayırlı bir evlat olur. Benim yavrumla birlikte hepimizin yavruları için Amiiin diyorum
Ne yağsa bulutlardan, atmak isterim kendimi bir an evvel altına; sırılsıklam olana kadar...
Bilirim; ne yağsa, sevdan da var içinde...
♥♥♥
Toprak kara?
Karalığı fark etmez...
Rahmet yağarsa toprağa; çimen çıkar, gül çıkar!..
♥♥♥
Sevdâ yağar her yandan...
Ve gönlümden aşk çıkar!

içli köfte yaptım

Dün içli köfte yaptım. Buzluğumda mutlaka içli köfte olurdu ama ne zamandır yapmıyordum. Baya özlemiş yaparken bitmesini sabırsızlıkla bekledim.
Bilgisayardan malzeme listesine bakamadım sevgili oğlum yüzünden çizgi film izlediği için bana pc vermedi:) Tahmini bişeyler yaptım Ben hamuruna kıyma koymuyorum ve haşlayarak yapıyorum.
1 su bardağı ince bulguru kaynar suyla 10 dakika kadar ıslatıyorum
1 su bardağı irmik 1 yumurta 1 yemek kaşığı biber salçası baharatları ve tuzu ekleyip yoğuruyorum sertleşmesi için un ekliyorum önce küçük bir parça alıp yuvarlayıyorum sonra parmağımla ortasını incecik oyuyorum. Kıymalı harcımı koyup birleştiriyorum. Hepsi bitince fokur fokur kaynayan suya bırakıyorum. Ne zamanki köfteler tencerenin üstüne çıkmaya başlarlar o zaman pişmişler demektir. Üzerine limon sıkıp afiyetle yiyoruz.


Yanındada rus salatası...

miniboy dikiş makinesi çekilişi

Sevgili tugba canın güzel bir çekilişi var çekiliş duyurusunu aynen aktarıyorum.
evet karademir tekstil ve tuba c an işbirliğiyle yeni bir çekilişle daha karşınızdayız :))) arkadaşlar karedemir ticaret ankarada çıkrıkçılar yokuşu yıldız sokak no: 4 ulusta bilenler bilir zaten en çok çeşit en kaliteli ve hesaplı fiyatlarla bize istanbuldaki malzemecileri aratmıyor çok zengin malzeme skalasına sahip ve sürekli yenileniyor, telefonuda 0312 324 17 40 istediğiniz ürünü telefonlada sipariş verebilirsiniz sitesi henüz yapım aşamasında ama ben sizin için gidip detaylı fotoğraf çekeyim:) bu arada ben şu meşhur kumaş yapıştırıcımı hep buradan alıyorum en hesaplı fiyat burada çünkü ;)
yazının devamını linkte bulabilirsiniz çekilişe katılmak için tıklayınız

Meyve tabağı

Dün bir sitede gördüm bu süslemeyi akşam bende bu tabağı hazırladım. Nekadar güzel bir sunum değilmi. Resmin başlığına da yaz gelse yazmış sayfayı hatırlayamadığım için link veremiycem üzgünüm
ne doğru söylemiş yaz gelse artık. içimiz ısınsa biraz. Dışarı çıkamıyoruz oğlum evde bunaldı. Kapalı mekan burda çok fazla yok ancak ev gezmelerine ve markete gidiyor garibim:) Ben çok severim sıcağı gezip dolaşmayı manzara seyretmeyi. Her mevsimin ayrı bir güzelliği var ve Güzel yurdumuzda 4 mevsimi de yaşayabildiğimiz için çok şanslıyız.

Canım babam

Az önce çalan telefonumun ekranında canım babammm yazıyordu. Dinlediği bir şarkıda hüzünlenip bana şarkı dinletti konuşamadı kapattı. Evet canım babam yüreği tertemiz babam
aklından fikrinden kötülüğü zerre kadar geçirmeyen babam,
herkesin iyiliği için çırpınan babam
koskoca şehirde herkes tanır babamı Asım abisidir herkesin. Arkasından tek kelime kötü söz eden olmamıştır. Çalışırken yada okurken kimin kızısın dediklerinde babamın ismini söylediğimde herkes sen asım abinin kızımısın derdi büyük bir saygı duyarlardı mutlaka güzel bir anılarını anlatırlardı ve bende gururlanırdım. Arkadaşlarım severdi duygusal adam senin baban zeki bir insan derlerdi.
Canım babam ben onun asi kızıyım aslında sesim çok çıkardı evde halada 10 günlüğüne bile gitsem çıkar, en küçük olmanın verdiği bir şımarıklık galiba. Basit bir dizi yüzünden kumanda kavgası bile yapardım. O kurtlar vadisi izlemek isterdi ben kavak yelleri.
Benim riskli bir doğumun olmuş ya karın ölür ya çocuğun demiş doktorlar. Ankaraya götürmüşler yolda arabamız bozulmuş maaşının 2 katı masraf çıkarmış araba. Fakat beni kucağına aldığında unutmuş herşeyi öyle bir sevmiş ki odadaki herkes şaşırmış sanki 5. çocuk değilde ilk çocuğunu aldı kucağına diye:) Zaman geçti o minik kız büyüdü annesininde babasınında her anlarında yanlarında oldu. Sıkıntılarını paylaştı onlarla ağladı onlarla güldü şimdi yuvadan uçtu. Anneme ve babama 5 saat uzaklıktayım ama şükürler olsun ki içim rahat çünkü babam sağlıklı annem sağlıklı kimseye muhtaç değiller keyifleri yerinde huzurlular. Dünya telaşı bitmez elbette onlarında telaşeleri var Rabbim büyük dertlerden korusun Rabbim onların acısını bize göstermesin..Benim hayatımda 3 kahraman oldu babam abim ve eşim çok şükür ki eşim de babam kadar mükemmel..
Ey Allahım sevdiklerimizin acısını bizlere gösterme sevdiklerimizin kalplerine senin sevgini koy bizi dünyada da ahirettede  sevdiklerinin arasına al...

ev baklavası yaptım

Sanırım yavaş yavaş kendimi aşıyorum. Sürekli değişik birşeyler denemek istiyorum, aslında zaman bulsam yorgun vücuduma söz geçirebilsem daha neler yapıcam da:) İlgilenmek zorunda olduğum küçücük bir oğlum, bitirmem gereken ev işleri çalışmam gereken bir ders olunca yapacaklarım aklımda sıralanıyorlar sadece. Amma velakin yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır diyerek ellerimle açtığım baklavamın resmini gösteriyorum.
malzemeleri sevgili Cahide&Jibekin sayfasından aldım. Yeni keşfettim burayı resimli anlatımı yaptıkları herşey harika insanın iştahını açıyor. Ziyaret etmenizi tavsiye ederim
Baklava hamuru malzemeleri (40cm. çapında yuvarlak tepsi için)
  • 2 adet yumurta
  • 1 su bardağı sıvıyağ
  • 1 su bardağı yoğurt (çok sulu olmayacak)
  • 1 yemek kaşığı sirke
  • yarım çay kaşığı tuz
  • 3 silme su bardağı un
  • Yarım paket kabartma tozu
İçine serpmek için
  • 2.5 su bardağı dövülmüş ceviz
Üzeri için
  • 125 gr.tereyağı
  • 1 çay bardağı zeytinyağı
Şerbet malzemeleri
  • 3 su bardağı şeker
  • 3 su bardağı su
  • yarım limon(küçük boy limon)
  • Bir fiske tuz
ben yapım aşamasını resimleyemedim. Ellerimin unuyla telefona dokunamadım:)

  • Hamur malzemeleriyle yumuşak bir hamur yoğurun

  • 36 parçaya ayırın

  • Her bir bezeyi yuvarlayıp,20 dakika kadar dinlendirin

  • Bezeleri 6′lı guruplar halinde açacağız.

  • Altı bezeyi fincan tabağı büyüklüğünde açıp aralarına bir tatlı kaşığı nişasta serperek üst üste dizin.

  • Elinizle hafif bastırarak hamuru biraz büyütün.Bunu yufkalar çabucak kaymasın diye yapıyoruz.

  • Daha sonra merdaneyle tepsi büyüklüğünde açın.Tepsiye yerleştirin.

  • 12 bezeye daha aynı işlemi uygulayıp tam ortaya bolca ceviz serpin.

  • 6 lı, 3 beze gurubunuda açıp cevizlerin üstüne yerleştirin.

  • ister baklava dilimi,ister kare şeklinde kesip eritilmiş tereyağı ve zeytinyağını baklavanın üzerine gezdirin.

  • 160 derecede kızarana kadar pişirin. Isıyı düşük tuttum ki içi iyice pişsin diye

  • Baklava soğuduktan sonra şerbeti ocaktan ılınana kadar bekletin.Daha sonra dökün.

  • En az 4 saat bekleyen baklavamız servise hazır.

  • Gerçekten lezzetli bir baklava oldu 3 katta bir arasına ceviz koyup toplam 17 kat yaptım ben. hamurum arttı çünkü benim fırınım mini fırın tepsiside küçük ve kare. Şerbeti çektikten sonra üzerine fıstık döküp servis yaptım.
    hafta sonu  misafirlerime ikram ettim. Kumpir, peynirli börek, Haşhaşlı poğaça, galetalı poğaça 

    

    Yağlı çörek

    Hafta sonu çörek yaptım. Canım annemin yağlı çöreğinden. Üzerine yumurta ve çörek otu karışımından da sürerdi ama ben unutmuşum hasta hasta bu kadar olur:)
    Malzemesi normal mayalı hamur
    bir su bardağı ılık su bir tatlı kaşığı kuru maya bir çay kaşığı şeker bir tatlı kaşığı tu aldığı kadar un yoğurup biraz bekliyoruz mayalanması için. Yapılışını resimlerle anlatmaya çalıştım

    Hamuru önce açıyoruz arasına yağ koyup rulo yapıyoruz


    Gül gibi sarıp tekrar açıyoruz ve tavamızda pişiriyoruz piştikten sonra üzerine yağ gezdiriyoruz bıçağın ucuyla



    Ahlam hediye veriyor

    Hediyeleşmek Sünnettir diyerek çok güzel bir hediye veriyor sevgili ahlam. Bende katılmak istedim ya nasip diyelim:)
    katılmak isteyenler için buyrun link

    Hastalıkta ve sağlıkta

    Dün akşam biraz rahatsızdım. Ben ne zaman hasta olsam oğlum etrafımda dönüp durur. Anne doktor amcaya giiiitt, babasına "baba anne doktor amca gitsin" diyor. Bu nasıl güzel bir duyguydu anlatamam. Daha yeni yeni cümleler kurmaya başlıyor. Hasta olduğumda yanıma gelmesi yüzümü okşaması anne ilaç iç demesi doktora git demesi hastalığımı unutturdu bana. Annelik ne kadar güzel bir duygu YaRabbim. İsteyen dileyen herkese bu güzelllikleri yaşamasını nasip et. Bu güzel duygulardan kimseyi mahrum bırakma.
    Oğlumun ve eşimin ilgileri sayesinde kısa sürede toparlandım en güzel ilaç sevgi sanırım. Rabbim dermansız dertler vermesin, dert verip derman aratmasın. Hasta bedenlerimize ve hasta kalplerimize Şafi ismi hürmetine şifalar versin inşallah..
    Ya Allah! Sensin Allah, sanadır kulluğum..
    Sendedir çarem
    Seninledir varlığım
    Seni arar ruhum
    Seni anar kalbim
    Başkasına değil sana muhtacım
    Başkasını değil seni çağırırım
    Başkası yaratılmıştır sen yaratansın
    Başkası devamsızdır
    Sen daimsin ve daim eyleyensin
    Başkaları muhtaçtır
    Sen ihtiyaçsızsın ve ihtiyaçları görensin
    Başka ilah yok sen Allah'sın
    Sen ki eşi benzeri olmayansın
    Sen ki bütün eksiksiz sıfatların sahibisin
    Cemaline çevir yüzümü başkasına rağbet ettirme kalbimi

    Sevgi perdemizin 57. parçasıda benden

    Sevgi perdemiz yerine ulaşmış. İçinde sevgi olan iyi niyet olan her projenin destekçisiyim. Umarım güzel ellerden çıkan bu minik parçalar amacına ulaşır Sevgi perdemiz kocaman olur ve Sevgi dolu barış dolu güzellik dolu sağlık dolu senelerin gelmesine vesile olur.
    Aslında daha güzel bir şey yapmak isterdim ama son dakikaya bırakınca böyle oldu. en nihayetinde son hafta da olsa yollayabildim. Sevgili oğlumun minik elleri değdi bu parçaya yapıştırmada bana yardım etti Nasıl da mutlu oldu "bende perde anne bende bendee" diyerek bana yardım etti, sonrada oğlumla birlikte kargoya verdik. İşte perdemiz resme tıklarsanız projenin mimarı mahmurprensesin sayfasına ulaşabilirsiniz

    Blogger anneleri toplanıyor

    blog annelerinin bir aray geldiği güzel bir paylaşım alanı. Sizlerde katılmak isterseniz resme tıklamanız yeterli. Facebook sayfası da var
    Blogger anneleri

    Kar

    Hareketli kis kar
    Ben bu yazımı yazarken yine kar yağıyor...
    Bembeyaz, ardı arkası kesilmez ve hiçbiri birbirine benzemeyen, sayısız kar tanesi... Önce beliriyorlar, sonra savruluyorlar, ardından yere düşüp birikiyorlar.
    Peki, sonra? Sonrasında bir belirsizlik var. Çünkü her biri bir başka kadere sahip; kimi ayaklar altında çiğneniyor, kimi sarayların tepesine tutunuyor!..
    Sonunda hepsi de eriyip yok oluyor, top...rağa karışıyor!
    Geride ise hatıraları; yani erimeden önce, ”hafızalarda bıraktıkları” kalıyor.
    Karlar, insanlara benziyor!
    ♥♥♥
    Muammer Erkul

    Dua

    Evliyânın büyüklerinden Râbi’a-i Adviyye “rahmetullahi aleyhâ”, adamın birinin, dua ederken;
    “Ya Rabbi! Bana rahmet kapısını aç!..” dediğini işitince;
    “Ey cahil!..
    Allahü teala’nın rahmet kapısı şimdiye kadar kapalı mı idi de, şimdi açılmasını istiyorsun?...” dedi.
    (Rahmetin çıkış kapısı her zaman açık ise de, giriş kapısı olan kalpler, herkeste açık değildir. Bunun açılması için dua etmeliyiz!..)...
    İlahi!.. Herkesi sıkıntıdan kurtaran yalnız sensin. Bizi dünyada ve ahirette sıkıntıda bırakma!.. Muhtaçlara her şeyi gönderen, yalnız sensin! Dünyada ve ahirette hayırlı, faydalı olan şeyleri bize gönder! Dünyada ve ahirette bizi kimseye muhtaç bırakma! Amîn!.. (S. Ebediyye 212. sayfadan aldım.)
    .....
    Böyle bir duaya nasıl “Amiiin” denmez ki?...